26 Eylül 2010

Titreyip Kendine Gelme Postumsu




Artık çok süper bir bloggermışım gibi davranmaya çalışmıyorum.Olmadığımı anladım çünkü.Ben genelde gerçek hayatta da tanıyanların ismine internet denmiş birbirine bağlı networkler üzerinde de takip ettiği bir kişiyim.Okur yazar,pek takip edilen internet ünlüsü gibiymiş gibi davranmanın,havalanmaların alemi yok.Dolayısıyla sadık okuyucularıma her hafta en azından 1-2 tane yazı yazmam da gerekmez,içimden geldikçe yazıyorum olup bitiyor.
Bugün size yemekten bahsedeceğim.Evet yemekten ama tarif falan değil.Annemin Google'a sorduğu "fava kaç farklı şekilde yapılır acaba?" tarzında sorularda blogumla karşısına çıkmak istemediğimden,blogumda tariflere yer vermiyorum.Zaten yemek yapmayı da pek beceremiyorum.Ben favanın tek ve en kolay yapılış şeklini Google'a değil anneme soruyorum.

Neyse ne diyorduk? Evet,yemek.Aslında çok basit bir mekanizmaya sahibiz.Yaşayabilmek için dışarıdan bir şeyleri alıyoruz,onu içimizde bir güzel parçalayıp içinden yaşamı çekip alıyor,bize yaramayan kısımları dışarı atıyoruz.Bunu yapmak için tek ve biricik nedenimiz yaşantımızı sürdürmek. -imiş bir zamanlar.
Şimdi öyle değil.

Zengin görünmek için yiyoruz,karşımızdaki yerken boş boş durmamak için yiyoruz,karşımızda TV dururken yiyoruz,boş boş dururken yiyoruz,ruhumuzu daraltanlar çıkıyor yiyoruz,ruhumuzu yiyorlar biz yemek yiyoruz,hatta bazen biz kendi ruhumuzu önümüzdeki yemeğe katık edip yiyoruz.
Nedir bu anormal yemenin olayı?Yaşayamadığımız şeyi düşünmemeye çalışıp belki içindeki yaşamı özümsediğimizde yaşamımızı da güzel güzel devam ettirir diye mi yiyoruz durmadan umarsızca,anlamsızca?

Yeniyor yeniyor,afiyet olsun da ardından modern çağın vebası geliyor tabii.Güzellik kalıpları,dergilerde gözlerini size dikmiş incecik bedenleriyle,ıslak ve tombik dudaklarıyla,takma kirpikler takılmış kocaman gözlü gerçek dışı ama nedense sokakta sülün gibi kızları görünce son derece gerçek içi görünebilen bir güzellik tabiri.Dayatmalarla "işte güzel bu." deniyor.Allahı var güzeller de bir de utanmadan.

Sizi bilmem ama ben "Popom kocaman,Xkg fazlam var,su içsem yarıyor vs vs vs" diyenlere acıyorum mesela.Ki bu açıklamamla acıdıklarım arasına kendimi de eklemiş oluyorum böylece.
Her insanın kendine kendini mutlu etme borcu vardır.
Evet Christian Dior elbise o dergide,podyumda veya o aman-allahım-ne-kadar-büyüleyici aktrisin üzerinde muhteşem görünebilir ama emin ol o muhtşem elbisenin üzerinde durduğu kadın Perşembe pazarından sade dümdüz bir lacivert elbise alsa 5tl ye gene güzel duracak.Kabul et,zaten o kadar parayı bu gidişle asla elde edemeyeceksin.Paran olsa alır mıydın demiyorum,limitsiz paran olsa elbette ki alırdın ama gene güzel durmazdı sende.Başkalarının gözlerine belki ama senin gözlerine güzel durmazdı.O kızda durduğu gibi duramazdı en azından o her sabah aynaya dönüpte incelediğin poponda.

Yani "Kimse şişmana şişman olduğu için kızmaz." aslında.Her sabah aynada kendini beğenmeyip hala buna devam ettiği için kızar.
Şişman kalmayı seçtiği için kızar,o yedikleri sağlığını bozduğu için ve hala yemeye devam ettiği için kızar,"Amaaan seven böyle sevsin." diyipte özgüveninde ufacık bir çatlaktan krater açılabilip"Çok şişmanım" diye ağladığı için kızar.

Göründüğü gibi olmayıp,olduğu gibi görünmediği için kızar.Bu yüzden dal gibi olup dünyaları yiyip kusan kızlara da kızıyoruz.Oldukları gibi görünmediklerinden,göründükleri gibi olmadıklarından.
Dal gibi olup kusmayanlara da kızabiliyoruz.Kızıyorum mesela ben ama bencilliğimden.
Kusmuyorsun,yiyip duruyorsun,spor falan da pek yapmıyorsun ama neden o halde neden böyle güzelsin?
Bu sorunun cevabı "metabolik" olmakla birlikte Tanrı'nın bu kızlara neden bu tarz bir kıyak geçtiğini anlayamıyorum.Sadece fakir tesellisi,onların da isteyip yapamadığı,sahip olmadığı ama benim olduğum bir şeyler elbette ki vardır.Diye cevap bulmuş oluyorum kendimce.
Neyse,sen,normal insan sana geri dönelim!Evet kabullenmek gerek,senin asla Oprah Winfrey gibi bir servetin olmayacak ki "kilo aldı ama kadının sayamayacağı kadar çok parası var,aynaya bakmaz onlarla oynar." diyebilesin,Christian Dior elbiselerin de olmayacak,elde edemeyeceğin şeyler hep olacak.
Sadece bedenin var,sağlıklı olduğunda sana yaşam vaadeden ve boy aynasında kendine bakan sen varsın.
İstesen de elde edemeyeceğin binlerce şey varken,isteyipte elde edebileceğin ama sürekli sende olmadığı için mızıldandığın o vücut var ya...Git al onu işte.
Her an ölmek üzere gibi görünen yürüyen iskeletordan olma tabii ki ama her tarafın lömbür lömbürken,o yağlar herhangi bir sağlık sorununun sonucu değilken,paşa gönlün kıçını kaldırmaya,az yemeye yanaşmıyor diye "Benim vücudum böyle,sevmek zorundayım." da safsatanın dik alası.

Aç mı kalıyorsun?Kal gerekirse.
Merak etme çikolatalı pastada domatesli maruldan daha çok vitamin yok.
Gece yattığında yorganı üstüne çekecek halin mi kalmıyor spor yapmaktan? Umrumda değil.
Gerekeni yaptığın sürece umrumda değil.Senin de olmamalı.
Git yap.
Dior elbiseyi parası neyse veremediğinden alıpta hakkıyla taşıyamasan bile en azından perşembe pazarından alınmış dümdüz elbiseyi giydiğinde dışarıdan bakan bir göz için ,bilimum çok janjanlı çok parıltılı düğünlerde parasını basıpta tasarım elbise alıp,hala içinde biber dolması gibi görünen kadınlardan çok daha büyüleyici görünürsün.

Para güzeldir.Kişinin kendinde olan eksiklerini örtmek için pek tabii kullanılabilir.
Ama örtülerin saklayıcılığı bir rüzgara bakar,örtünün hafifçe kalkıp uçan kenarından gerçek her zaman görünür.

2 yorum:

Ece dedi ki...

arkadaşım o kadar okuyoruz bari ayda bi yaz bi blog ünlüsü olmasan da:D

Afush dedi ki...

Haklısın valla :D