22 Temmuz 2009

Envy and Lust

Ben bir elbiseye vuruldum..Hem de ilk bakışta.Rengi ,deseni,tarzı..Benim olmalısın bebeyim!!
Tasarımcısı Emilio de la Moreno,ayakkabılar Alexandre Birman.Taşıyan güzellik ise Blair Waldorf'un bitchy yaşamına muhteşem biçimde hayat veren Leighton Meester.

Leighton,bebeyim..Bissürü güzel şeye sahipsin.Blair olmaya,Chuck'a sahip olmaya,süper bi vücuda,paraya pula,Louboutinlere(!!!-ühühühühüh),Gossip Girl vesilesiyle giydiğin muhteşem süper über kıyafetlerden ve taktığın çantalardan o aksesuarlardan bahsetmiyorum bile..
Sakin olmalıyım yoksa çok pis nazar değdiricem sana..
Neyse Allah isteyen hepimize versin bu kıza verdiklerinden.
Amin.

Suri Cruise...My Fav Style Icon!

Ben çocukları pek sevmem, bunu yakın arkadaşlarım bilirler.Çok ses çıkarırlar,iki dakika durmazlar,her yeri karıştırırlar,her şeyden çabucak sıkılırlar,kırar dökerler,çığlık çığlığa ağlarlar ve insanı çileden çıkarmaya çok meyillidirler.Bir arkadaşa göre ki o burayı okuyunca kendini hemen tanıyacak,çocuklar Gremlin gibidirler.

Ama bir çocuk var ki,o çocuklar hakkındaki tüm algımı değiştirdi.
Bu velet benim gibi bir anti-çocuk hatununun bile bir anda "Aman allahım bundan istiyorum ben!!" diye çığlık atmasını sağlamış bir velet.Sevimliliği şirinliği,allah vergisi gözleri bir yana ben bu kızın hareketlerine,giyimine,bakışına,duruşuna bitiyorum.

Zaten kendisi şu anda Victoria Beckham gibi ünlülerin de içinde bulunduğu stil ikonları listesinde,yalnızca daha genç bir yaş aralığını temsil etmekte=) Her temsil edişinde de dünyanın dört bir yanından binlerce hatunun "Yerim seniii..şirinliğe baak" diye delirdiğine eminim.hehe

Yani bakıyorum da hakikaten günün birinde çocuğum olacaksa benden böyle bir şey çıksın!!

Tabii şöyle ufak bi problem var,babası Tom Cruise annesi Katie Holmes.Bu gen birlikteliğini benim bedenimde nasıl yaratıcaz orası büyük bir sorun :D Bu postu da eternal çocuk sever Ece Hanım'a ithaf ediyorum.
Yirim ya..

Alttaki resmi koymayacaktım esasında ama bu tarz,bu leggings,bu babetler..Of of :D hehehe
Çocuğum olunca bi giydircem ki yanında "evin gündelikçisi hanımının kızını hava almaya çıkarmış" gibi kalcam.Zaten küçükken de evcilik oyunundan nefret eder,Barbie'leri pek severdim.

Bu arada Suri İbranice'de Prenses,Pers dilinde (o neyse artık? Farsça mı acaba?) Kırmızı Gül anlamına gelmekteymiş.Farsça değişik bir isme sahip olan ben,günün birinde kızım olursa bu ismi kesinlikle düşünebilirim,evet..
Şu muhabbetleri ben yapıyorum ya..Dünyanın sonu geliyor sanırım..

20 Temmuz 2009

No Place Like Home


Bu sabah muhteşem bir rüya görerek uyandım.İlk görüşümde aşık olduğum Central Park'a yürüme mesafesinde Manhattan'da hoş bir dairem vardı ve tercihen penthouse idi (aah ah.) ve bundan sonra orada yaşamaya gidiyordum."Ev"ime gidiyordum,ait olduğum yerin beni beklediğini düşünüyordum ve halimden çok memnundum.

Uyandığımda hala penthouseumun içinde uçuştuğu bulanık kafamla düşündüm.Ev kavramı ne kadar değişik bir kavram.

Tanımlamak istersek, en basit haliyle insanın en "benim" hissettiği yer evdir.Kişisine göre ev dört duvar arasıdır,ailesidir,özel bir kimsedir veya kedisinin köpeğinin yanıdır hatta bazen kişinin kendisidir ama ev güzeldir,özeldir,"ben"dir.İnsan evini dünyanın her yerinde özünde taşır.Uzun bir aradan sonra eve dönmek nirvanaya dönmektir.
(Son cümle tecrübeyle sabittir=) )

Ve ev kavramını dolduran şey kişinin yaşamı boyunca değişir,gelişir.Bir anlamda ne kadar alışkanlık dolu bir huzurla dolu olsa da aynı düzeyde değişmeye ve gelişmeye gebedir.Hem hayattan kaçma noktası hem de hayattan en çok etkilenen yerdir.
Gelecek ne kadar gelecek ve ne kadar bulanık olursa olsun umarım gelecekteki "Ev(ler)" iniz muhteşem olur.