20 Temmuz 2009

No Place Like Home


Bu sabah muhteşem bir rüya görerek uyandım.İlk görüşümde aşık olduğum Central Park'a yürüme mesafesinde Manhattan'da hoş bir dairem vardı ve tercihen penthouse idi (aah ah.) ve bundan sonra orada yaşamaya gidiyordum."Ev"ime gidiyordum,ait olduğum yerin beni beklediğini düşünüyordum ve halimden çok memnundum.

Uyandığımda hala penthouseumun içinde uçuştuğu bulanık kafamla düşündüm.Ev kavramı ne kadar değişik bir kavram.

Tanımlamak istersek, en basit haliyle insanın en "benim" hissettiği yer evdir.Kişisine göre ev dört duvar arasıdır,ailesidir,özel bir kimsedir veya kedisinin köpeğinin yanıdır hatta bazen kişinin kendisidir ama ev güzeldir,özeldir,"ben"dir.İnsan evini dünyanın her yerinde özünde taşır.Uzun bir aradan sonra eve dönmek nirvanaya dönmektir.
(Son cümle tecrübeyle sabittir=) )

Ve ev kavramını dolduran şey kişinin yaşamı boyunca değişir,gelişir.Bir anlamda ne kadar alışkanlık dolu bir huzurla dolu olsa da aynı düzeyde değişmeye ve gelişmeye gebedir.Hem hayattan kaçma noktası hem de hayattan en çok etkilenen yerdir.
Gelecek ne kadar gelecek ve ne kadar bulanık olursa olsun umarım gelecekteki "Ev(ler)" iniz muhteşem olur.




Hiç yorum yok: